Baştan Başa Balkanlar yazı dizisinin tamamı için buraya tıklayın

Günübirlik Karadağ(Montenegro) – 4.ncü Gün


Gün boyu Karadağ’ı gezeceğiz

Önceki geceyi, Karadağ sınırına yakın bir yerde Bosna Hersek’in Çitlik kasabasında geçirmiştik. Sabah kahvaltısının ardından erkenden yola çıkarak Karadağ sınırına doğru hareket ettik. Duraklarımız arasında, Port Montenegro, Kotor, Budva ve Sveti Stefan adasını tepeden görebileceğimiz bir nokta vardı. Gün boyu süren bu seyahten sonra Karadağ’da konaklamayacağız ve Arnavutluk sınırından geçerek, sınıra çok yakın bir konumda olan İşkodra şehrinde konaklayacağız. Uzun ve zorlu yolculuğumuz başlıyor.

Karadağ’a Hareket

Yolculuğumuzun ilk etabı normalde Kotor’du ancak ekstra aldığımız ekstra tur ile Port Montenegro‘yu gezecektik. Elbette bir de sınır geçeceğiz. Port Momtenegro’ya kadar toplam mesafemiz yaklaşık 150 km sınırdaki 30 dakikalık beklememiz dahil varış süremiz 4 saat oldu.

Sitnica sınır kapısından geçerek Bosna Hersek’ten çıktıktan hemen sonra Univerzal Monte sınır kapısına ulaşarak buradan Karadağ’a girdik. Toplam bekleme süremiz 30 dakika oldu. Karadağ’a girdikten sonra doğruca Adriyatik kıyılarına doğru yol aldık ve denizle ilk buluşmamız Meljine şehrinde oldu.Bu noktada deniz karanın içlerine doğru kıvrımlarla ilerleyen bir körfez oluşturmuş, adeta büyük bir göl görünümünde olan bu körfez Kotor Körfezi. Bu koyun etrafından dolanarak normalde Kotor’a varmamız gerekti ancak Kamenari şehrinden 15 dakika gibi kısa bir sürede bu girintili koyun karşı kıyısına geçerek 45 dakika yoldan kurtulmuş olduk, elde ettiğimiz 30 dakikalık süre ile de Port Montenegro’yu gezme fırsatı bulduk. Daha önce de belirttiğim gibi Feribot ve Port Montenegro ziyaretimiz ekstra tur içindeydi.

Tüm harita görselleri Google Maps ile oluşturulmuştur.

Harita görselinde Kotor Körfezi görünüyor, gri çizgi ise bizim rotamızı gösteriyor. Körfezin hemen hemen en dar yerinden 15 dakika karşıya geçerek Tivat şehrinde bulunan Port Montenegro‘ya ulaşıyoruz. Buradaki 30 dakikalık molamızın ardından ise şehirden çıkarak bir tünel ile doğrudan Kotor’a ulaşmış oluyoruz. Eğer feribotu kullanmamış olsaydık, kıyı boyunca körfezi dolaşmaya devam edecektik ve bu da yaklaşık 45 dakika sürecekti. Bu ekstra tur için kişi başı feribot dahil 2,5 euro ödedik.

Port Montenegro

Kotor Körfezi kıyısında, Karadağ’ın en küçük belediyesi sayılabilecek Tivat şehrinde. Kotor ile arasında bir dağ var ve bu dağın içinden geçen uzunca bir tünel ile kısacık bir sürede Kotor’a ulaşabiliyorsunuz. yabancı yatırım ile olşturulmuş Port Montenegro gezilmeye görülmeye değer bir liman. Etrafında bir çok otel, alışveriş mekanları, palmiye ağaçları ile bezeli caddeler, cafeler ve restoranlar bulunuyor. Otellerin yanısıra Rezidanslar, Marina ile etkinlik alanları da içinde yer alıyor. Ayrıca kenarda köşede bulunan çok sayıda seyyar satıcı tezgahı görmeniz mümkün. 2-3 eurodan başlayan fiyatlar ile, deniz kabukları, deniz kabuklarından kolyeler ve benzeri bir çok hediyelik eşyayı da bu tezgahlardan alabiliyorsunuz. Karadağ’ın resmi parası euro, kendi resmi paraları yok. Çok küçük bir devlet olduğundan Avrupa Birliği euro kullanmalarına izin vermiş.


Kotor – Eski Şehir: Stari Grad

Kotor, Kotor Körfezinde körfezin en uç ve dar yerinde yer alan şehir. Şehrin merkezi ise, Eski Şehir, Kalenin içinde bulunan ve Stari Grad olarak adlandırılan yer. Tabii ki hepsi bundan ibaret değil ama genellikle insanlar Kotor’a geldiklerinde bu alanı görüp dönüyorlar. Bizim ise zaten vaktimiz çok kısıtlı olduğundan, diğer yerleri gezme, görme şansımız bulunmuyordu. Otobüsümüz bizi Eski Şehir’in, yani Stari Gard’ın, başka bir deyiş ile Kalenin girişine yakın bir yerde bıraktı, tamamı 2 saaten oluşan bir sürede hem kaleyi gezecektik, hem bir şeyler atıştıracaktık.

Kale deyince bildiğimiz, şehirlerin yüksek yerlerinde konumlu klasik kaleler gibi düşünmeyin, burada Kale olarak adlandırılan etrafı surlarla çevrili ve içinde Orta çağdan kalma binaların olduğu bir şehir. Benzerini Rodos‘da da görebileceğiniz şekilde şehir kalesi ve surları ile iç içe. Tamamen İtalyan, Venedik mimarisi yapılar, meydanı ve kiliseleri ile büyüleyici bir atmosfer. Mutfağı da İtalya’dan etkilenen şehirde yerel rehber ve kendi rehberimiz eşliğinde 30 dakikalık bir gezinti yapıyoruz.

Rehberimizin verdiği bilgilere göre, şehir tamamen zengin insanlar ve bunlara hizmet eden işçilerden oluşuyor ve hiç bir zaman da savaş görmemiş, genellikle denizlerde yaşanan savaşın galipleri bu şehri de yönetmişler.

Utanç Sütunu

Şehrin meydanında, saat kulesinin önünde bulunan piramit şeklinde bir taş bulunuyor ve bu taş suç işleyen kişileri cezalandırdıkları yer oluyor. Suç neredeyse hiç işlenmediğinden, şehre hapishane yapılmamış ve suç işleyen kişiler bu taşın önünde utandırılırmış.

Taşın ucu sivri diye, hemen aklınıza gelen şekilde değil diye küçük bir espiri yapıyor rehberimiz. Şehirde suç o kadar az ki, suç işleyeni bu taşın önüne getirip utandırıyorlarmış. Bu da o kişi için utanç kaynağı oluyormuş.

Kimsesiz Çocuklar

Şehirde bir de eski dönemden kalan ama artık kullanılmayan, kimsesiz çocukların büyütüldüğü bir yurt binası bulunuyor. Bu binanın hikayesi ise şöyle; Malum az önce zenginlerin yaşadığı ve fakir insanların da hizmetli olarak çalıştığı orta çağ şehri demiştim. İşte bu zengin kişilerden isteyerek veya istemeyerek çocuk sahibi olan hizmetlilerin çocukları kendilerinden alınarak bu yurda yerleştiriliyor ve annenin çocuğunu 1 yıl süre ile geri almak istemesi durumunda bulabilmesi için çocuğa bir kolye takılıyormuş, aynı kolye anneye de veriliyormuş. 1 yıl sonuna kadar anne isterse kolyeden çocuğunu bulup alabiliyormuş ancak çocuk 1 yaşını geçtikten sonra kolye çıkartılıp atılıyor ve artık annenin çocuğuna kavuşma şansı kalmıyormuş. Zengin babalar ise çocuğunu hiç tanımıyor ama o yurtta olduğunu bildiğinden yurda yüklü bağışlar yapıyorlarmış. Tamamen orta çağda yaşanabilecek acıklı bu öyküyü rehberimizden dinliyoruz.

Dedikodu Çeşmesi

Şehir zenginler şehri ama evlerde su yok, hal böyle olunca birilerinin çeşmeye giderek su getirmesi gerekiyor. Çeşme başına gelerek su almak isteyen hizmetliler, burada beklerken zamanlarını nasıl geçirecekler? Elbette dedikodu yaparak. 🙂 Rehberimizden küçük bir bilgi daha.

Dedikodu Çeşmesi

Kediler

Şehirde çok sayıda kedi göreceksiniz, ancak tamamen hareketsiz, dinlenir vaziyette. Kediler bu şehre eski çağlarda fareler ile mücadele amacı ile getirilmiş. Şimdilerde ise böyle bir özellikleri yok, şehre tamamen alışmış, kalabalığa uyum sağlamış vaziyetteler. Öyle ki, onlarca kişilik bir turist grubu üzerlerinden atlaya atlaya geçiyor ama asla yerlerinden kıpırdamıyorlarmış. 🙂

St. Tryphon Katedrali

Kotor’da yaşayan ve Katolik olan Hırvatların, Roma‘ya bağlı kilisesi. 1166‘da inşa edilmiş ve 2016‘da Papa ziyaret etmiş her iki tarih de çan kulelerine işlenmiş.

Bir depremde yıkılan sol çan kulesi, aslına uygun restore edilemediği gibi yüksekliği dahil tutturulamamış.

Aziz Nikola Kilisesi

Aziz Nikola (Sveti Nikolaos) Sırp Ortodoks kilisesi. Bizans mimarisine sahiptir.

Aziz Luke Kilisesi

1195 yılında Katolik tarzda inşa edilmiş, 1657’de Ortodoks kilisesine dönüştürülmüş. Küçük ama şehir için önemli bir kilise.

Kotor Stari Grad’dan bir kaç fotoğraf daha


Budva

Kotor’dan sonra Budva‘ya doğru devem ettik. Kotor’a 23 km mesafede olmasına karşılık yaklaşık 50 dakika gibi uzun bir sürede ulaştık. Yazı dizimde sık sık bahsettiğim gibi, Balkanlar‘da çok az otoban ve bölünmüş yol var, yollar gidiş geliş birer şerit ve genellikle virajlı olduğundan, bu coğrafyada Türkiye’den alışık olduğunuz kilometre/süre alışkanlıklarınızı unutun.

Karadağ’ın önemli şehirlerinden Budva yine Kotor gibi, Adriyatik Denizi‘nin kıyısında ancak Kotor’dan farklı olarak bir koy içerisinde bulunmuyor. Tamamen açık denize bakıyor ve karşı sahilleri İtalya. Budva’dan biraz ileride bulunan Bar şehrinden, İtalya’nın Bari şehrine deniz yolu ile 80 km’lik bir mesafe alınarak geçilebiliyor.

Budva hem deniz tatili için hem de kültür turu için imkan sunan, yeni ve eski şehir olmak üzere iki kısımdan oluşan çok güzel ve tarihi bir şehir. Eski şehir olarak adlandırılan kısmın 2500 yıllık olduğu biliniyor. Şehrin bu kısmı yıllar içerisinde depremlerden dolayı zarar görmüş olsa da aslına uygun şekilde restore edildiğinden size oldukça güzel tarihi bir görünüm sunuyor.

Eski şehrin içinde bir çok mimari eserin yanı sıra, kiliseler ve dar sokaklar görmeniz mümkün. Şehri koruma amaçlı yapılan kalenin içerisinde kalan şehirde küçük bir kapıdan geçerek birden sahili karşınızda görebilirsiniz.

Biz de tur olarak kısıtlı olan vaktimizi Budva’da bu tarihi alanda geçirdik, yazın gelen turlar denize girmek için imkan sağlasa da biz sahilde oturup, canlı müzik eşliğinde kısa süre de olsa içkilerimizi yudumladık ve gün batımını izledik.

Gün batımında yola devam

Turun bu gününü Arnavutluk‘da, İşkodra şehrine yakın bir otelde sonlandıracaktık, daha önceleri de belirttiğim gibi, Karadağ’da konaklama yapmadan sadece günübirlik bir gezi yapmış olduk.

Sınıra doğru hareketlendikten kısa bir süre sonra yol üzerinde Sveti Stefan Adası bulunuyordu, burada da fotoğraf amaçlı 10 dakikalık bir mola verdik, bazen park için otobüs müsait yer bulamıyormuş bu nedenle durulamıyormuş ancak bizim şansımız iyiymiş ki yer bulduk ve adayı da canlı olarak görmüş olduk.

Sveti Stefan Adası

15. yüz yılda Venedik‘liler tarafından inşa edilmiş adada evler ve kiliseler bulunuyormuş. 20.yüzyılda ise balıkçı ailelerin yaşadığı bir ada haline dönüşmüş. Yugoslavya döneminde kamulaştırılmış ve buradaki ailelerden alınmış. Yuguslavya’nın dağılmasından sonra ise buradaki ailelere başka yerlerde topraklar verilerek ada turizm amaçlı kullanılmaya başlanmış. Ve bu amaç ile bir Alman firmasına kiralanarak , tarihi yapısı korunmaya çalışılarak Otele dönüştürülmüş. Eğer otel müşterisi değilseniz bu adaya giremiyorsunuz. Kaldı ki bizim zaten böyle bir vaktimiz yoktu, biz de tepe üzerinden, yol kenarından fotoğraflarını çekmek ile yetindik.

Sveti Stefan Adası – Karadağ

Adanın yanındaki küçük moladan sonra birkaç saatlik yolculuk ile Murigan-Skobin sınır kapısına ulaştık. Yarım saat gibi bir süre sınırdaki işlemlerin ardından, sınıra çok yakın olan İşkodra şehrinin dışında bulunan otelimize ulaştık. Otel İşkodra ile ters taraflarda ve şehir dışında olduğundan bu kenti göremedik. Otelin etrafında da herhangi bir yerleşim, cafe, çarşı vb. olmadığından, yemek sonrası, ertesi güne hazırlık için dinlenmeye çekildik.

Baştan Başa Balkanlar Yazı Dizisi

Gökhan Yılmaz

Gökhan Yılmaz

Tüm gönderileri gör