Bu sefer listede Paris vardı, 4 gün 3 gecelik bir seyahat planlamıştım. Planlarımı gerçekleştirmek için 8 ay önceden tüm hazırlıkları yapmıştım, otel rezervasyonu ve uygun uçak bileti için Airfrance’dan biletimi promosyonlu olarak almıştım.

Airfrance’ın son derece kaliteli ve konforlu uçuşu ile üç saat otuz dakikalık bir uçuş sonrası İstanbul Atatürk Havaalanı’ndan, Paris Charles De Gaulle Havaalanı’na ulaştım.

Airfrance

Bu firmadan bilet alacaklara, eğer promosyonlu bir ilet alıyorsanız, bagaj hakkınız olmayabilir, uçuşa 24 saat kala ve daha öncesinden 15 euro karşılığında bagaj hakkı satın alabiliyorsunuz. Tabii 15 euro da dönüş için düşünmelisiniz. Bagaj hakkını uçuş günü alayım derseniz bu size 30 euro’ya malolabilir. İşleminizi   Airfrance sitesinden yapabilirsiniz.

Öncelikle şunu söyleyeyim ki, Paris’e iner inmez edinmeniz gereken ilk şey bir metro haritası. Haritaya ilk baktığınızda size çok karışık ve çözülmesi imkansız gibi gelse de, aslında son derece basit. Biraz dikkat ederseniz Paris’in her yerine aktarmalarla da olsa metro ve tren ile ulaşmanızın mümkün olduğunu görürsünüz. Tren hatlarına A,B,C gibi harfler, metro hatlarına da 1,2,3 gibi sayılar vermiş ve tamamını renklendirmişler, bir müddet sonra renkten hangi hattın nereden geçtiğini, nerelerde hangi hatların kesiştiğini ve aktarma istasyonlarını rahatlıkla görebiliyorsunuz. Bazı aktarma istasyonlarında direkt geçiş varken, bazılarında da biletinizi yeniden kullanmanız gerekebiliyor bu nedenle biletinizi gideceğiniz yere ulaşana kadar saklamanızı öneririm.

Havaalanından şehre ulaşmak için bilet 9,75 euro, bunun dışında şehir içi tek kullanımlık bilet 1,75 euro. Charles De Gaulle hava alınından şehre gitmek için   B tren hattını kullanıyorsunuz ve şehre ilk temas, ilk aktarma noktası Gar Du Nord. Buradan bir kaç hatta aktarma yapabiliyorsunuz. Zaten dönüşte Gar Du Nord’dan sonra Havaalanına kadar hiç durmadan gidiyor tren. (Tüm seferler değil, önceden istasyonlardaki tabelalardan bilgi alabilirsiniz.)

Hemen Eyfel Kulesi’ne ulaşım için örnek vereyim.

Charles De Gaulle Havaalanı’ndan Eyfel Kulesine Ulaşım için havaalanından alınan 9,75 euro’luk bilet ile B tren hattına binin , uzunca bir yolculuktan sonra Denfert Rochereau aktarma istasyonunda inerek Yeşil olarak belirtilen 6 numaralı hatta geçiş yapın, tabelaları takip ederseniz kolayca ulaşırsınız, dışarı çıkmıyorsunuz ( Sortie yazan yerlerden uzak durunuz ) ancak bu hatta geçerken biletinizi yeniden kullanmanız gerekecek. Ve 6 nolu hattın girişini bulduğunuzda Nation yönüne değil de,  Charles de Gaulle Etoile yönüne doğru girmeniz gerekiyor. 6 numaralı hattın bazı kesimleri yolun üzerine inşa edilmiş köprü üzerinde gidiyor. Bu şekilde yolculuğa devam ederek Bir-Hakeim istasyonunda tekrar inin. İstasyondan çıktığınızda, indiğiniz yolun devamında  Sen Nehri’ni (La Seine) göreceksiniz, zaten indiğiniz tren de nehrin üzerinden devam etmektedir. Siz nehre doğru yürüyün ama karşıya geçmeden sağa dönerek nehir boyunca 5-10 dakika yürürseniz Eyfel kulesine ulaşmış olacaksınız. Toplam ulaşım süreniz 1,5 saat civarı sürecektir.

Eyfel kulesi

Gezilebilecek 3 ayrı kattan oluşmaktadır, 1.kat ve 2. kat aynı ücrete tabi ve gerek asansör, gerekse merdiven ile çıkılabilmektedir. 2.kattan sonra farklı bir asansör ile zirve platforma devam edebilirsiniz. Zirve biletini isterseniz 2. kattaki gişelerden alabilirsiniz (ancak benim ziyaretimde bu gişeler kapalı idi) isterseniz de aşağıdan doğrudan zirveye bilet alabilirsiniz. Edindiğim bilgiye göre ilk kat 57 metre,  ikinci kat 115 metre ve zirve katı ise 276 metre yüksekliğinde. En üst katta önce kapalı bir alana çıkıyorsunuz isterseniz bir kat daha merdivenle çıkarak açık platforma ulaşıyorsunuz. Ben Ocak soğuğunda gittiğimden bu katta 2 dakikadan fazla kalamadım  ama hemen aşağısı kapalı ve ısıtılıyor, burada 276 metrede zirvenin tadını dilediğiniz süre çıkartabilirsiniz.

Geleyim Paris’in gezdiğim ve gezilmeye değer bulunan yerlerine. Bir iki yer hariç, tüm şehirlerde tercih ettiğim gibi Paris’i de yürüyerek gezmeyi planlamıştım. Otelimi, Eyfel kulesine yakın olan Dupleix’te tuttum.

Eyfel Kulesi’ni ziyaret ettikten sonra, kulenin karşısındaki köprüden nehri geçerek Palas de Chaillot‘a ulaşabilirsiniz (yukarıdaki kule fotoğrafını Palas de Chaillot’dan çektim), bu yapının ardına geçerek buradan Avenue Kleber üzerinden yürüyerek meşhur Arc de Triomphe‘a ulaşabilirsiniz. Burası aynı zamanda Şanzelize Bulvarı’nın (Avenue des Champs-Élysées) başlangıç noktası. Bulvar boyunca birbirnden ünlü markaların bulunduğu mağazaları gezerek Palace de la Concorde‘a ulaşabilirsiniz. Burası Jardin des Tuileries (Tuileries Bahçesi) isimli çok büyük bir bahçenin başlangıcı, bu meydanı boylu boyuna geçtikten sonra yine meşhur  Louvre Müzesi‘ne (Cam Piramit) (Musee de Louvre) ulaşıyorsunuz.

Nehir boyunca devam ederseniz dünyaca ünlüNotre Dame Katedrali’nin (Cathédrale Notre Dame de Paris) bulunduğu, nehrin üzerindeki adaya ulaşırsınız. Buraya doğru yürürken, nehrin üzerinden sadece insanların geçişine açık bir köprü göreceksiniz, köprü üzerindeki korkuluklara insanlar asma kilitler asmışlar ve inanca göre, bu kilit açılır ve nehre düşerse dileğiniz gerçek oluyor. Başka bir inanış da, sevgililer birbirlerine duydukları aşkı köprüye kilitleyip anahtarı nehre atıyorlar ve bir daha açılmamasını diliyorlar. Bu köprüyü de görmeden geçmeyin.

Dönüşte ise nehrin karşısına geçerek geldiğiniz yöne doğru yürürseniz, Orsay Müzesi (musee d’orsay) ve biraz daha ileride, nehirden epey içeriden ancak çok büyük bir meydanın başında kurulu olduğu için rahatlıkla görülebilen Ordu Müzesi‘ne (musée de l’armée) ulaşırsınız.  Dönüş de dahil, gün sonunda bakarsanız toplamda 20 km bir yol katetmiş olacaksınız, kendinize yürüme konusunda güveniyorsanız size tavsiye edebileceğim bir tur olmuş oluyor bu.

Paris biraz pahalı bir şehir, şu sıralarda Euro’nun 3 TL’nı geçtiğini de düşünürsek, epey bir maliyetli olacaktır. Örneğin, bir fincan kahve ve bir dilim meyveli tart yerseniz 10 euro para ödüyorsunuz (üstteki fotoğrafta 7 euroluk bir tart görmektesiniz ), fincan kahve 3-5 euro arası değişiyor. Market bulursanız, yeme içmeniz biraz daha uyguna gelecektir. Neticede turistik amaçla gidiyorsanız dışarıda yemeniz düşünülür ama hafızanızın bir yerinde Dia market dursun ki gerektiğine kullanırsınız  

Gökhan Yılmaz

Gökhan Yılmaz

Tüm gönderileri gör